Masalsı güzelliği ve şifalı sularıyla ünlü Pamukkale, antik çağlarda bu özelliği nedeniyle Hierapolis kentinin kurulmasına neden oldu. Sağlığın, sanatın ve dinin merkezini oluşturdu. Bir Frig kenti olan Hierapolis, değişik tipteki lahitlerin (mezarlar) yer aldığı nekropolünün (mezar alanı) yanı sıra havuzları, hamamı, agorası, dev tiyatrosu, antik havuzu ile dolu dolu bir antik kent gezisi vaat ediyor.

Kutsal kent Hierapolis

Pamukkale ve Hierapolis iç içe geçmiş bir alan. Antik kent yükseklerde geniş bir alanda kurulmuş, travertenler ise kentin yamacında yer alıyor. Bu nedenle geniş bir alanda gezeceğiniz uzun bir gün sizi bekliyor. Buraya 1 tam günü ayırmanız gerekiyor, e girmişken de her yeri gezmek lazım. Gezerken mola vermek isterseniz de kafe ve restoranlarda dinlenebilirsiniz.

Bir Helenistik dönem kenti olan Hierapolis, Bergama Krallığı’nın denetimine girdikten sonra dinî bir kimliğe kavuşmuş. Kentin tanrısı Apollon. MS 17 ve MS 60 yıllarında iki büyük deprem görmüş ve tamamen yıkılmış. Bu depremlerden sonra kent ızgara planlı olarak yeniden inşa edilmiş. MS 3. yüzyılda Anadolu’nun en zengin kentlerinden biri olan Hierapolis, tekstil ürünleri ihraç ediyormuş. O yıllarda Pagan inanışı devam ederken yeni bir din olan Hıristiyanlık da etkili olup yayılmış.

Hierapolis, Antik Çağ’da kutsal kentler için kullanılırmış. Kuzey nekropolü (mezarlık alanı), kentin kuzey, güney ve doğu tarafı nekropollerden oluşuyor. O dönem insanlar ölülere saygılarını sunduktan sonra kente giriyorlarmış. Bu düşünceyle kentin 3 tarafı mezarlık. Gezerken sırasıyla Bizans hamamı, kentin anıtsal kapısı Frontinus Kapısı, Frontinus Zuxis’in mezarını görebilirsiniz. Sol tarafta Küçük Asya’nın en geniş agorası yer alıyor. Dönemin en görkemli yapılarından olan agora çok net görünmese de zamanında büyük ilgi gördüğünü söyleyebiliriz.

Doğanın Harikası Pamukkale

Pamukkale adeta bulutlarla yarışan güzelliğiyle karşınızda. Doğal oluşumu korumak amacıyla travertenlerin büyük bir bölümüne giriş yasak. Ancak üzülmeyin, gezmeye açık olan bölüm bu müthiş güzelliğe şahit olmanız için yeterli. Çok fazla turist bu benzersiz oluşumdan akan suların şifasından yararlanmak için buraya akın ediyor.

Bu güzelliğe hayretle bakarken nasıl oluştuğunu merak edenler vardır, biz gitmeden sizi bilgilendirelim. Yaz kış 36 derecede olan ve içinde yüksek miktarda kalsiyum hidro karbonat bulunan termal su, yerüstüne çıktığında havadaki oksijenle temas ediyor ve karbondioksit açığa çıkıyor, kalsiyum karbonat ise suda çöküyor. Kalsiyum karbonat çökelmesi önce jel gibi bir kıvamda oluyor sonra da taşlaşıyor, böylece Pamukkale’nin bembeyaz travertenleri oluşuyor. Yakın geçmişte suyun, civardaki oteller tarafından çekilmesi ve yoğun insan trafiği nedeniyle travertenler grileşmişti, ancak son yıllarda suyun planlı bir şekilde travertenlere verilmesi ve ziyaretçilere belli alanların açılmasıyla Pamukkale, karşıdan izlemesi de içine girip gezmesi, yüzmesi de keyifli hâline geri döndü. Eğer bu tabaka yer altı suyu ile yıkanmazsa grileşmeye başlıyor, tekrar suyla kavuştuğunda beyazlaşıyor.

Dünyada bir benzeri olmayan Pamukkale, özellikle Antalya’ya tatile gelen yabancı turistlerin günübirlik ziyaretleri ile dolup taşıyor. 1988’den beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Pamukkale Denizli seyahatinizin bir numaralı sebebi olacaktır.